Pazartesi, Haziran 23, 2008

bu yazıyı önce tanya okusun:)


sonra diğer anne adayları, anneler...

Çocuğun yaşı büyüdükçe yanınızda taşıdığınız çantanın boyutları küçülüyor, bu iyi bir şey… Ben bir keresinde tatile radyatör götürdüğümüzü biliyorum. İki, üç günlük bir tatildi ama ya gittiğimiz yerde kaloriferler yeteri kadar ısıtmıyor olsaydı?

Anne-baba olmak böyle paranoyak bir halle başlıyor, doğduğundaki paranoyaklık düzeyi de çantayla beraber küçülüyor, ona eminim. Kimi ana-baba tabii daha doğduğu anda bir koluna bebeği, bir koluna da çocuğu takıp oradan oraya kuş misali gidebiliyor. Ben öyle ebeveynlere hep gıptayla bakmışımdır. Çünkü bizimkisi daha konuşamazken, bakkala bile organizasyon yaparak gidebilen biriydim ben... “Hımm, şimdi mama saatine 27 dakika var, bakkala gitmem yaklaşık yedi dakika, mamayı hazırlamak sekiz dakika sürse, kalıyor geriye 12 dakika. İmkânı yok gidemem…” tarzı iç bayıltıcı bir ruh halindeydim. Mama saatlerini gramı gramına not aldığım bir çizelge de vardı, ben yoksam bakıcı abla da bu çizelgeye her şeyi not etmek zorundaydı; “Saat 17.02. Bir kâse yoğurt yedi” kıvamındaki notlar hâlâ duruyor ve ben şu anda o eski halime elbette acıyarak bakıyorum.

Korkmamak Lazım…

Annelik misyonlarının cılkını çıkarmıştım, öyle diyeyim. Bu konuda iki kitap yazmam zaten başka neyle açıklanabilir? Hayatta en çok istediğiniz şeylerden biri kulaktan ateş ölçen bir termometre olabilir mi? Ya da internette baktığınız tek site bebeklerin aşısıydı, tuvalet eğitimiydi, bunları anlatan şeyler? İçinde ‘anne’ veya ‘çocuk’ sözcüğü geçen her kitabı almak için yanıp tutuşabilir misiniz? Yürüteç yararlı mı, zararlı mı diye seksen küsur makale okuyabilir mi bir insan veyahut biberonları her dakika sterilize etmekle geçirebilir mi bir kadın tüm gününü? Vallahi öyleydim ben, ne yalan söyleyeyim.

Ama bu paranoyaklık hali çocuk büyüdükçe sona erdi bende. Doktor seçimi bunu tetikleyen faktör oldu. Adama “arabada çocuk hasta olur diye klimayı açamadık” diyorsunuz, “sonra da 50 derece sıcakta şıpır şıpır terledik…” Kahkahalar atıyor ve “açın yahu klimayı” diyor. Dehşete kapılmış bir şekilde bakıyorsunuz çocuğunuzu emanet ettiğiniz adama; bir daha söylüyor, “Açın yahu, direkt gelmesin, yeter…”

Doktor anlattıkça uygulamalara hafiften başlıyorsunuz, yere düşen emziği musluğun altından sadece bir kere geçirdiğiniz gün aşama kaydetmiş oluyorsunuz, çizelgeleri bıraktığınız gün biraz daha serbestsiniz. Azıcık konuşmaya başlayıp da derdini anlatınca artı beş yüz puan falan daha… Korkmuyorsunuz artık nesi var anlayamayacağım diye… İyice büyüdüğüne kanaat getirdiğinizdeyse dünyanın en büyük rahatlığı. Biri bana beş yıl önce, “çocuğunla Yunan Adaları’na gidip haldır haldır gezeceksin” dese, dünyada inanmazdım. Kendi başıma çocuğu bir yerden başka bir yere sürüklemek? Yemeğiyle, burun akıntısıyla, şusuyla busuyla yalnız başıma başa çıkmak? Yok derdim, rüyada olur o, gerçek hayatta olmaz. Olabiliyormuş ama. Gittik geldik, yendik yani… Size de bir an evvel beşi deviren çocuklar diliyorum…

Pazar, Haziran 22, 2008

son durum...

bir doğum günü daha geçti. neşeli. "karaoke"li. yaşlanmayıp gittkçe küçüldüğüme kanaat getireceğim nerdeyse... ama ciddi bir tembellik içindeydim aynı zamanda. bu gidişe due diyerek herkesin sokaklarda fıldır fıldır dolaştığı cumartesi günümü işlere vakfedip teyp çözdüm.... dünyanın en meşakkatli işlerinden biri teyp çözmek, hele röportajı siz yapmadıysanız.... dinle, durdur, yaz. dinle, durdur, geri al, bir daha dinle, yaz... teknolojinin bir an önce ilerlemesini ve sesleri yazıya dönüştüren mikro röportaj teyplerinin bir an önce çantamda yer almasını umuyorum...

bugün ve de, nihayet yazlığa gidilecek, havuza girilecek. niyet öyle. şimdi pazar sabahı. msn boş:) herkes uykuda. ben uyanık. çay içiyorum. birazdan, dediğim gibi yazlık harekatı başlıyor. elvin'in perşembe itibarıyla anaokulu macerası bir müsamere ile son buluyor. heyecanlı... dediğine göre hep anaokuluna gitmek istiyormuş.. mümkün olmayan şeyleri de öğrenmeye başlıyor yani artık... bana kalsa da hep anaokuluna gitsin, orası neşeli, eğlenceli, sıcak, yuva gibi yuva... ama işte maalesef ilkokula başlıyor eylülde. el yazısı öğrenecek garibim, elmalarla armutları toplayacak, havuz problemleriyle boğuşacak. hepimiz gibi. ona has değil, evet... ama insan kendi yavrusuna kıyamıyor demek...

acaba diyorum yarın da kalsak yazlıkta, kaytarsak okulu... müsamere çalışmaları yoksa tabii. ve bir de yüzme kursuna yazdırdım keratayı. bizi dinlemiyor, bari kursla öğrensin diyerek. 15 gün de öyle geçecek. yazlıkta şöyle adamakıllı kalma zamanımız da temmuz ortasını bulacak gibi..

bir de tabii tatil planımız var. gülben, elvin ve ben çeşme veya foça'ya gidelim diyoruz tam temmuz ortası. kitap okuyalım, yüzelim...

öyle işte durumlar...

Salı, Haziran 10, 2008

iyi haber budur!

eh sözleşme de elime ulaştığına göre size de bu iyi haberi ulaştırabilirim. ilk kitabım anımsayanlarınız olacak, ece'nin hamilelik günlüğü ve de ardından bebeğimin ilk yılı 2003 yılında an yayıncılık tarafından yayınlanmıştı. elbette büyük heyecandı; gazetede yazılarını görmeye benzemiyor. kalan, duran bir şey kitap... an yayıncılık sevgili neslihan çınar'ın, arkadaşımın yayıneviydi. neslihan idealistti, kimsenin basmayacağı kitapları basıyordu ve tahmininiz üzere battı... ece'nin hamilelik günlüğü o yıl "korsan" kitaplar arasında da yer aldı, övünmek için söylemiyorum ama sattığının, okunduğunun bir göstergesiydi. birçok okur maili aldım, birçok arkadaşım oldu o kitap sayesinde. bebeğimin ilk yılı da ilk kitabı okuyanlar tarafından merakla okunan bir ikinci kitaptı.

elbette baskı tükendi, bin tane basılmıştı ne de olsa... hala arayıp soran kimi okura elimde kalanlardan gönderiyorum hayrına, o başka... neyse ne diyordum, ece'nin hamilelik günlüğü geçen yıl bir kez daha okuyucuyla buluştu. kitabı istiklal kitabevi bastı ve pek sessiz sedasız girdi piyasaya yeniden. birçok okurun haberi bile olmadı kitabın güncellendiğinden... başka meseleler de oldu istiklal ile. neyse, önemli değil şimdi bunlar...

ama benim öykülerim, asıl yazdıklarım yani, bir yerde durup dinlenmeye/demlenmeye devam ettiler yıllar boyunca... ve tamam o iki kitabı seviyorum ve bana ulusal gazetelerin kapılarını açıp çocuklar üzerine yazdıranlar da onlar ama elimi kolumu bağladılar, bana başka bir şey yazdırmıyo keratalar gibi hissediyordum...

derken halil gökhan ile tanıştım. okuduğum, bildiğim, sevdiğim bir yazar. internet sağolsun, sanal bir dostluğumuz oldu. derken halil'in edebiyat ajanı olduğunu öğrendim. gerçi kendisi böyle nitelendirilmeyi pek sevmiyor... halil bana evet efendim tıpkı amerikan filmlerinde gördüğünüz gibi bir "kitap ısmarladı". "şunu yaz" dedi, her gün msn'den de "hadi, çabuk, nereye geldin, kaçıncı maddedesin" diyerek beni motive etti!

kitap bitti, halil'e gitti. halil kitabı alıp yayınevlerine gitti... bir yazar olarak yayınevlerinin kapısını açmak zor ama bir ajan... ama bir ajan... evet onlar işini biliyorlar ve bu yüzden onlar ajan, biz sadece "yazar"ız...

ve olumlu sonuç geldi... kitap basılacaktı...

buraya kadar da olabilir bir heyecan diyelim...

ama kitabı DOĞAN KİTAP basacaktı ve ilk baskı 5bin adet olacaktı... işte bu benim uçtuğum andır. bin basılan kitaplar ülkesinde ilk baskısı 5bin olan bir kitabı yazan kişi ben miyim? ve her kitap fuarında iç geçirerek yıllar yılı doğan kitap standındaki yazarlara bakan, bir gün acaba benim kitabım da bu yayınevinden çıkar ve ben de kitabımı imzalarım diyen küçük kız ben miyim? vallahi benim...

ne diyeyim...
iyi haber budur... kitap ağustosta çıkıyor...
halil gökhan'a en derin teşekkürlerimle tabii. insanın bir edebiyat 007'sinin olması harika bir şey...

Cuma, Haziran 06, 2008

haziran yağmuru


bizim evde bir balkonu çiçeklendirme hadisesi başladı. her hafta pazardan japon gülleri, çin bir şeyleri, fesleğenler, papatyalar alarak geliyoruz. elvin'in bu iş için pembe bir sulama aleti de var. öyle donanımlı bir havaya girmeye gayret gösteriyoruz yani çiçek konusunda.

bir zamanlar onun kovası ile benimkini iki kere doldurmak çiçeklere yetiyordu. şimdiyse ııh, yetmiyor. doksan kez içeri gitmek yerine artık koca bir kovayı suyla dolduruyoruz her akşamüstü. sonra daldırıp daldırıp sulama aletlerimizi, çiçekleri deli gibi suluyoruz... ha pırasa bile ektik, domates bile var balkonda... bu bize ana kız cidden keyif verdi...

bugün suladık çiçekleri, yağmur başladı. şimdi nefis bir toprak kokusu ve de güzel bir yaz akşamı. böyle aslında nasıl desem, limonlu bir çay yakışır sanki bu akşama, belki -sadece- bir kadeh bir kırmızı şarap, belki yanında değişik bir peynir.

kimileri için belki tam yeşil çay vaktidir, kimi meyve suyunu tercih edebilir. yok ben onları almayayım... ben gidip bir çay yapayım, yanında ama keşke zencefilli kurabiyeler olsaydı...

Çarşamba, Haziran 04, 2008

Kitaplar geldiiiiiiii

Arkadaşlarım yeni kitaplar/ yeni ciciler. Tanesi dört liradan... Alınız ki ben de sonra kitap alayım. Toplu toplu alın ama olur mu:))) Önce Sesil başlasın:))) En kitap kurdunuz o.


* Aralık Düğünü- Anita Shreve. .... Çok zarif bir kitap...
* Koca. Dean Koontz. ...Polisiye. Aşk için naparsın diye soruyor...
* Bayan Sortaris. Elle Schmitter
* Denizkızı. Zeynep Aksoy
* Bir Bikini İstiyorum. Nancy Butcher

* Zargana. Hakan Günday. adamı seviyorum ama her kitabı artık saklamıyorum
* Azil. Hakan Günday
* Ormanda Tek Başına. Gary Paulsen. Süper bir çocuk romanı. ama siz de aynı keyfi alırsınız*
* Bütün Giritliler Yalan Söyler. Alphons Silbermann. felsefe kitabı.
* Güzel Günler Kitabı. Salih Mercanoğlu. Çocuklar için şiir..
* Bir Şafak Yüryüşü. Şerif Benekçi
* Salsa Ateşi. Joan Hornak. Tam bir yaz kitabı
* Yeniden Sev Beni. Nazım Uğur
* Zaman Uçup Gidiyor. Bill Cosby
* Aşk'ın Z'si. Uğur Özakıncı
* Labirent Yolculukları. Yankı Yazgan
* Renklerin Tınısı. Barbara Lehnerer. Gençlik romanı
* Hayaletli Gölün Çocukları. Yeşim Saygın Armutak. Nefis bir çocuk macera romanı

* Öğretmenlerle Nasıl Başa Çıkılır. Peter Corey.. Çocuklara. Komik...
* İlk Aşklarım. Megan McCafferty. İlkgençlik romanı
* Bulutlar Kuramı. Stephane Audeguy. bulutlar hakkında yazılmış kitapları toplamak?:)
* Meslek Yarası. Zeynep Oral
* Kadınlara Coğrafya Dersler. Bu kadını seviyorum...
* Maskeler Süvariler Gacılar. Pınar Selek
* Okulla Nasıl Başa Çıkılır. Peter Corey. Eğlenceli:)
* Dilek Şart Kipi. Romina
* Çocuklarım, Köpeğim ve Ben. Anna Johann
*Ruh Hastası. İsmail Güzelsoy
* Elmaların Kokusu. Mark Behr
* Yeni Bir Sabah. Gerhard Roth.
* Uyku. Annelies Verbeke. yeraltı edebiyatı...
* Deliliğin İmalatı. Thomas Szasz
* Ayvalık'tan Cunda'dan. Ahmet Yorulmaz
* Stüdyoda Buluşalım. Tuna Serim
* Piraye'ye Mektuplar 2. Nazım Hikmet
* Batı gözüyle Türkiye. Ülkü Köksal
* Badem. Nedjma
* Astigmat Bakışlar. Taner Ay
* Aşkını Sorgula. Aysun U. Kezer
* Cinsi Arzu. L. Charles Royer. Basım tarihi 68:))) çok eğlenceli
* Terazinin Hüznü. Jacquas A. Bertrand
* Ya Şimdi Ya Hiç. Michael Ogden. Bu Yaşam senin diyor yani:)
* Başka Zaman Kütüphaneleri. Zoran Zivkoviç. TYamamı kitaplarla ilgli öykülerden oluşuyor.
* Erkekler Değişir mi. Regine Schneider. Evet, soru budur:)
* Mutsuz Aşk Hikayeleri. Halil Gökhan. Çok hoş..
* Yaban Vatan. Tracey Emin. Emin'i tanımak isteyenlere...
* Thomas Penman'ın Tuhaf Hatıraları. Bruce Robinson.
*Git Kendini Çok Sevdirmeden. Tuna Kiremitçi
* Fantoine ile Agapa arasında. Robert Pinget
* Karpuz Şekerinde. Richard Brautigan
* Türk Diplomatın Kızı. Deniz Goran.
*Güle Güle Bebeğim. Arda Uskan
* Kadın Doğmak Kadın Olmak. Esin Acıman
* Küllenen Her Şey. Feridun Andaç
* En Sevdiğim Cadı. Anette Blair
* Gizli Kadın Cemiyetleri. M. Connaissance d'Aurore
* Okyanustaki Krallar. Helmut Krausser

* Mükemmele Ulaşanlar. Robert Heller. Modern Yönetim Dizisi
* Meslek İntiharı. Dr. Donald W. Cole Modern Yönetim Dizisi
* Gemisini Yürüten Kaptan. Roger A. Golde Modern Yönetim Dizisi
* Toplantı Sanatı. Richard J. Dunsing nModern Yönetim Dizisi
* Zaman Tuzağı. R. Alec Mackenzie Modern Yönetim Dizisi
* Sözsüz İletişim Ken Cooper Modern Yönetim Dizisi
* İş Dünyası Savaşları. Barrie G. James Modern Yönetim Dizisi
* Yöneticinizi Siz Yönetin William P. Anthony Modern Yönetim Dizisi
* Gerilim Altındaki Yönetici. Jere E. Yates Modern Yönetim Dizisi
* Teori Z. William Ouchi Modern Yönetim Dizisi
* Başarısız Yöneticiler. John J. MacCarthy Modern Yönetim Dizisi

Bunların yanı sıra;

Anne ve Bebeğin Bakımı. Dr. Ömer Kadıoğlu... 15 Lira
Balkan Naci İslimyeli Suç...nadirdir. 50 Lira
Albüm Dergisi... Sadece 5 sayı çıkmıştı. Nadir. Hepsi birden 100 Lira
Ara Güler, Bir Devir Böyle Geçti 100 Lira

not: koyu renk olanlar sesil'e gitti:)))

Pazar, Haziran 01, 2008

tuhaf

önce bir şangırtı. ben salonda, elvin odasındayken... camlı bir dolabı var elvin'in kapağı yerinden çıkıp düşmüş... ve neyse ki elvin'de sıyrık bile yok... tam tersi de olabilirdi, üstüne düşebilirdi kapak...
bu olaydan iki gün sonra... okuldan çıktık, kısa bir süre parktaydık. atladık arabamıza, ağır ağır gidiyoruz. arabanın biri son hızla gelip bize çarptı! inanılmazdı. o anki korkum kırılan cam şıngırtısında duyduğum korku kadardı. neyse ki bişey olmadı bize. araba hasarlı
ve işte bugün aylar sonra kızım ilk defa hasta. kusma ile başladı problem. halsizlik zaten mevcut. kusma bitti ama ateşi çıkıyor şimdi sanki... hiçbir şey yemedi bugün ve akşam olmak üzere... kızım kanepede. kızım sessiz. yorgun...

ben bu haftayı hiç sevmedim...